Amerika’nın Teksas eyaletine bağlı federal bir yargıç tarafından 12 Haziran 2021’de ülkenin aşılama politikası ve aşıya meydan okuyan hastahane çalışanlarına yönelik tarihi bir karara imza atıldı. 116 çalışan, çalıştıkları hastane tarafından kendilerine aşı olmaları için baskı uygulandığını, üç farklı aşı türünden herhangi birini olmadıkları takdirde ücretsiz izne gönderileceklerini, süre sonunda zorunlu aşıyı halen reddeden çalışanların sözleşme sürelerinden önce işten çıkarılacaklarına yönelik hastahane tarafından ihtar aldıklarını, bu durumun haksız fesih yasağını açıkça ihlal ettiği ve acilen durdurulması gereken bir politika olduğunu gerekçe göstermek suretiyle dava açılmıştı. Davalı hastanenin çalışanlar üzerinde uyguladığı baskıcı tutum ve haksız uygulamanın durdurulması amacı ile dava açan mahkeme çalışanlarına “halkın bir pandemi sırasında hastalara bakabilecek bir hastaneye sahip olma konusundaki çıkarı, 116 çalışanın aşı tercihlerinden çok daha ağır bastığı” gerekçesiyle reddedilmiştir. Böylelikle bir ilke imza atılarak bu tür zorunlu aşı politikalarının işverenler tarafından uygulanabileceğine yönelik karar veren ilk mahkeme Teksas’ta görülmüş oldu. Benzer bir karar da dini, ideolojik ve etik nedenlerden ötürü çocuklarının aşılanmasına izin vermeyen bir grup Çek ailenin şikâyeti üzerine Çekya devletine karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan bir davada verilmişti. Mahkeme zorunlu aşı uygulamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesi çerçevesinde özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının korunması bağlamında bir ihlal olmadığını,  bu önlemlerin 'demokratik bir toplumda gerekli' olarak kabul edilebileceği, Çekya'nın sağlık politikasının çocukların "yararına" olduğunu bu sebeple de çocuk hastalıklarına karşı zorunlu aşı uygulamasının ihlal oluşturmadığını hükme bağlayarak bir ilke imza atmıştı. Peki, bu ve buna benzer kararanların bizim ülkemizde de verilebilmesi ne derece mümkün?

Öncelikle salgın hastalık kavramı ve salgın hastalık hukukuna değinmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15.maddesi, BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin 4.maddesi, 1982 Anayasamızın 15. ve 119.maddeleri çerçevesinde salgın hastalıklar olağanüstü durumlar başlıkları altında ayrıca ve açıkça düzenlenmiş olağanüstü bir durumdur. 1930 tarihli Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 57. maddesinde kolera, veba (bübon veya zatürree şekli), lekeli humma, karahumma, daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi paratifoit humması veya her nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (kuşpalazı)  bütün tevkiatı dahi sari beyin humması (İltihabı sahayai dimağii şevkii müstevli), uyku hastalığı, dizanteri, lohusa humması, ruam, kızıl, şarbon, felci tıfli (İltihabı nuhai kuddamii sincabii haddı tifli), çocuk felci, cüzam, hummai racia ve malta humması hastalıkları olarak açıkça sayılmış olmakla birlikte kanunu 72. maddesi “aşı” kavramını da ayrıca düzenlemiştir. Buna göre “57. maddede açıkça belirtilen hastalıklardan biri zuhur ettiği veya zuhurundan şüphelenildiği takdirde aşağıda gösterilen tedbirler tatbik olunur” demek suretiyle 2. Fıkrada ayrıca “hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbiki…” hükmü yer almaktadır. Bu çerçevede değerlendirecek olursak COVID-19 ilgili kanunun 57.maddesinde açıkça sayılan hastalık veya türevlerinden olmadığı için zorunlu aşı uygulamasına ülkemizde gidilemeyeceği düşünülebilir. Keza yalnızca bu çerçeveden bakıldığından uygulanması düşünülen zorunlu COVİD-19 aşının Anayasa madde 17/2’de yer alan “vücut bütünlüğünün dokunulmazlığı hakkı”na aykırılık teşkil edecektir. Keza mevzuat ve hukuki öngörülebilirlik kapsamında COVID-19’a karşı geliştirilebilecek bir aşının, hukuken zorunlu aşı kapsamında şu an için olmadığı söylenebilir. Bu durum ancak yeni bir kanun kapsamına alınmadığı sürece zorunlu aşı uygulaması da anayasa ihlali oluşturacaktır.

Peki, COVİD-19 aşısı ülkemizde hangi şartların yerine getirilmesi halinde zorunlu kılınabilir? Öncelikle aşı uygulamasının zorunlu hale getirilebilmesi için Covid-19 virüsünün 1930 tarihli Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 57. Maddesine ek olarak salgın hastalık kapsamına alınması yine aynı kanunun 72.maddesi çerçevesinde yer alan zorunlu aşılar kapsamında açıkça yer verilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte kanuna muhalefet halinde uygulanacak tedbirlerin de ayrıca düzenlemesi ve bu düzenlemenin ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmemesi de büyük önem taşımaktadır.

Sonuç olarak mevcut düzenlemelerimize göre COVİD-19 aşısının zorunlu aşı kapsamında olmadığı, ancak bunun zorunlu aşı kapsamına dâhil edilebilmesi için mevcutlarımızda değişikliğe gidilmesi gerekmektedir. Aksi halde zorunlu aşı uygulamasının Anayasa madde 17, ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi madde 8. Çerçevesinde “yaşam hakkı” ihlal edilmiş olacaktır.


SOSYAL MEDYADA TAKİP İÇİN;

İnstagram.com/adahukukvedanismanlik