Hani bazen olur ya, kendini iyi hissetmezsin ama kötü de değilsindir aslında. Bir boşluk duygusu belirir içinde gökyüzünü koysan yerine dolduramazsın.

Hani bazen nefesin karışır sise, nefes mi alıyorsun siste kayıp mı oluyorsun bilemezsin.

Bazen gözyaşların kahkahana karışır sadece hüzünden olmayışına şaşarsın.

Hani en çok da hüzünden ağlamışsındır ya, kahkahana karışan bu gözyaşını saklayacak yer ararsın.

Çokça zamanlar geçiriyor insan kendisiyle ve gölgesiyle diyaloglar kuruyor içindeki sesiyle. Sohbetler ediyor, gölgesinin ve kendisinin sesinden kimi zaman korkuyor bir şimşek gibi çakıyor çünkü ses. Kimi zaman gökkuşağı açıyor şefkatle okşuyor çünkü sesi güneş gibi gökyüzünü. 

Beşer diyor, şaşar; hata yapar bazen gider gelir bir daha yapar; hata olduğunu bilir yine o duvara çarpar, afallar…

Bu noktada ayağa kalkmanın tek yolu öz şefkatten geçer. Çoğu motivasyoncuların, yaşam koçlarının dediğinin aksine (onlar hep yapabilirsin, yapmalısın, başarmalısın derler.), öz şefkat der ki: Bazen yapamayadabilirsin kendine izin ver, kendini sürekli sert biçimde yumruklamak, kırbaçlamak yerine kendine şefkatle sarıl ve zaman ver.

Yürümeyi öğrenirken düşen bebeğine, ya da sınavda başarısız olduğuna üzülen birine: “Olsun bir daha denersin diyor ve onu şefkatle sarıyorsun değil mi?  İhtiyacı olan motivasyonu cömert biçimde ona veriyor, desteklemek için var gücünle olumlu telkinlerde bulunuyorsun.  

Peki şimdi dönelim sana, aynaya baktığında gördüğüne iltifat mı ediyor, yoksa onu yerden yere mi vuruyorsun?

Birkaç kilo fazlası, biraz da sivilcesi var diye onu “dünyanın en çirkin” i mi ilan ediyorsun.

Bu yıl sınavı kazanamadın ya da istediğin bölüme puanın yetmedi diye kendini aptal gibi mi hissediyorsun?

İşten kovuldun diye beceriksiz, evliliğin devam etmedi ya da aldatıldın diye kendini değersiz ve yetersiz mi görüyorsun?

Hepsine cevabın evet ya da hayır ya da bazılarına evet olabilir. Hepsine hayır diyorsan ne mutlu sana keyfin yerinde kendine etiketlemelerde bulunmadan yaşadığın sıkıntıdan dersler alarak, öğrenerek yoluna devam et. Hepsine ya da bir kısmına evet dediysen sorarım sana arkadaşına, evladına bu kadar şefkatliyken onu motive etmeye çalışıp, destek verirken; kendini yumruklaman niye? Kime faydası var? Örneğin daha mı çok güdüleniyorsun başarılı olmaya?

Ya da kimin seninle sürdürdüğü diyalogları tekrar ediyorsun zihninde. Bu ruminasyonların, kendini tekrar tekrar infaz edişlerin sebebi çocukken ezberlediğin ve terk edemediğin ebeveyn ya da öğretmen ya da çevrenin öğretisi mi sana?

Belki çocukluğunda yaradı belki yaramadı ama şimdi yaramayacak kesin çünkü şefkatsiz bir başarı güneşsiz bir gökyüzü gibidir. Güneş varsa gökyüzü mavi bazen bulutlu ve gökkuşağına sahiptir.  

Gökyüzünün içine dolmasına gerek yok boşluğun gitsin diye sen sadece izin ver güneş gibi şefkatin de içine doğmasına. Hadi izin ver hani bazen’ler kalsın öylece.  Hep e dönüşmez sen istemezsen ya da hiç’ e!  Hadi izin ver bazen kalkmaya çalışman olsun başarının adı bazen aylaklık etmek olsun üretmek öncesi.  İzin ver bu yazı da aksın zihnine ve cellatlarını durdursun, içindeki zarar ziyan diyalogları sustursun.

Ne dersin izin verebilecek misin kendine? Öz şefkat denilen güneş doğacak mı senin de gökyüzünde?


SOSYAL MEDYADAN TAKİP İÇİN;

Twitter.com/PolatMunire

İnstagram.com/psikologmunirepolat

Facebook.com/Psikolog-Munire-Polat